|
AK Parti, Atatürkçülük ve milliyetçilik

Reis, 23. kuruluş yıldönümünde yaptığı konuşmada AK Parti’mizin kimliğini ve duruşunu bir kez daha kaba hatlarıyla ortaya koydu.

AK Parti’ye kendilerince kimlik giydirmek isteyenlere de gerekli cevabı verdi.

Reis’in altını çizerek “Muhafazakar demokrat bir partiyiz!” demesi, AK Parti’de oluşturulmak istenen kimlik krizine izin verilmeyeceğinin ilanıydı.

Reis’in “AK Parti milletin partisidir!” vurgusu da AK Parti’yi “devlet partisi” veya “devletin partisi”ne dönüştürmek isteyenlerin de heveslerini kursaklarında bırakacak bir netlik içeriyordu.

Kurucu ruha sıklıkla yapılan vurguyla bağlantılı olarak öne çıkardığı “Türkiye’nin merkezi” tanımlaması da hiç kuşkusuz nirengi öneme sahipti.

Reis’in önemle vurguladığı “merkez” tanımı bütün bir Türkiye’yi ayrımsız kucaklamayı öngören o kuruluş ruhundaki merkez tanımının yeniden hatırlatılmasından ibaretti.

“Biz farklılıklarımızla birlikte Türkiye’yiz!” anlayışı, her türlü tek tipçi, benzeştirici ve homojenleştirici faşizan ve totaliter anlayışın reddine yaslanan demokratik, çoğulcu ve özgürlükçü anlayışı AK Parti’nin aslında varlık sebeplerinden biri, AK Parti’yi de AK Parti yapan, bir başka deyişle gerçek anlamda “Türkiye’nin partisi” yapan anlayışın bizatihi kendisi.

Merkezine Türkiye’nin bir bütün olarak oturtulduğu anlayış, “muhafazakar demokrat” kimliğin zamana yenik düşmeyen ama zamanı da, zamanla ortaya çıkan eğilimleri ve talepleri de kendi ruh kökümüze uygun bir biçimde yeniden milletimizin kabulüne mazhar olacak politikalara dönüştürecek bir anlayışla taçlandırılırsa AK Parti güvenin ve umudun partisi olarak tekrar zirveye oturabilir.

Onun için büyük kongre sürecine kadar bu anlayışın ve siyasanın bütünsel bir programatiğe dönüştürülmesi hayatî öneme sahiptir.

Benim önerim: Bu programatiğin acilen yazılmaya başlanmasıdır.

Büyük kongrede bu program Türkiye yüzyılını inşa edecek AK Parti’nin demokratik manifestosu olarak Reis tarafından okunmalıdır.

22 yılda yapılan hizmetleri ve eserleri uzun uzadıya anlatmak yerine adalet, hukuk, demokrasi, özgürlük, sosyal barış ve refah ekseninde yükselecek yeni Türkiye’nin inşasını sağlayacak anlayış ve siyasanın eni-konu anlatılmasında yarar vardır.

AK Parti muhafazakarlığının nasıl bir muhafazakarlık olduğu, AK Parti’nin demokratlık anlayışının da nasıl bir özgürlükçülüğü içerdiği netlikle ortaya konulmalıdır.

Bu bağlamda milliyetçilik bahsinde AK Parti’nin kuruluş sürecinde gündemleştirdiği anlayışı bir kez daha herkesin anlayabileceği bir netlikle farklılaşan koşullar çerçevesinde somutlaştırması elzemdir.

Dinsel, etnik ve bölgesel milliyetçiliğe hayır diyerek ortaya çıkan ve bu ilkesel duruşuyla milletin her kesiminin teveccühüne mazhar olan AK Parti’nin bu konudaki anlayış ve tavrını netleştirmesi de hayati bir öneme sahiptir.

Aksi takdirde yanlış zeminlerde zaman ırkçılıkla ve faşizmle buluşan milliyetçilikler sadece AK Parti sosyolojisini değil Türkiye’nin merkezini de zehirleyip çökertir.

Büyük kongrede kökten değişim sinyali veren Reis’in önerdiğim çerçevede bir programla ve bu programa uygun yeni siyasi aktörlerle AK Parti’yi takdim etmesi, inanıyorum ki AK Parti’yi merkez siyasetin en güçlü partisi konumuna çıkartacaktır.

İki şey çok önemli: Program ve temsil.

Temsil katındakiler yani taşıyıcı aktörler en az program kadar önemlidir.

“Milletin partisi” iddiası, milletin adamlarıyla yol yürüdüğünde anlam kazanır ve inandırıcı olur.

Her iki ayak sağlam ve inandırıcı olmazsa başarısızlık kaçınılmaz olur.


ATATÜRK-ÇÜLÜK VE

MİLLİYET-ÇİLİK ÖNERİSİ

Bir kamuoyu anketinden bahisle AK Parti MYK’sında gençler arasında Atatürkçülük ve milliyetçilik anlayışının iki baskın eğilim olarak ortaya çıktığı, AK Parti’nin yeni dönem siyasalarının zamanın ruhuna uygun bir biçimde güncellenmesi gerektiği konuşulunca Reis’in de bunu diyeni azarladığı haberi çıktı.

Öncelikle şunu belirteyim:

AK Parti MYK’sında bu konuşmayı yapan parti yöneticisinin “muhafazakar demokrat” kimliği yerine yeni dönemde “Atatürkçü ve milliyetçi” kimlik önerdiği iddiası doğru değildir. Konuşma bağlamından kopartılıp servis edilmiştir.

Bu vesileyle o kamuoyu anketine değinmek farz oldu.

O ankette gençler arasında muhafazakarlık tercihi yüzde 4 oranında saptanmış yanlış hatırlamıyorsam.

Atatürkçülük ve milliyetçilik ise çok daha yüksek oranlarda.

Atatürkçülüğün veya milliyetçiliğin revaçta olması, Atatürkçülüğün ve milliyetçiliğin çok iyi bilindiği anlamına gelmiyor. Tersine sorarsanız her iki bahiste söylenecek olanlar genel geçer ezberlerden öteye geçmez. Karşı oldukları muhafazakarlığın da, daha doğrusu dindarlığın da ne olduğunun bilindiği kanaatinde değilim. Savunanlar da neyi niçin savunduklarını pek bilmiyorlar, karşı olanlar da. Bu yaygın bir sorun. Sadece cehaletle izah edilebilecek bir sorun değil. Bu bir trend. Bence Türkiye’nin sosyal barışını ve devletimizin bekasını tehdit eden bir trend.

Atatürkçülük ve milliyetçilik bir ideolojik kutuplaşma ve çatışma aracına dönüştürülmüş durumda. Başka bir deyişle, ideolojik bir silah. Ve cehaletle de beslendiği için tehlikeli olmaya namzet iki eğilim.

Bunu anlamaya çalışmak gerek elbet. Daha büyük bir sorun alanına dönüşmeden de çözüm yolları bulmak lazım hiç kuşkusuz.

Hemen yeri gelmişken belirteyim önemle: Oy almak uğruna o gençlerin yanlış ve tehlikeli Atatürkçülük ve milliyetçilik anlayışına denk düşen siyasalara, söylem ve dile yönelinirse Türkiye siyasetiyle beraber Türkiye’nin kendisi de çok büyük bir badirenin içine sürüklenmiş olur. Kayseri vb. şehirlerimizde ırkçılık ve faşizmle buluşan milliyetçilik dalgasını üzülerek müşahede ettik. O dalganın figüranlarının Atatürkçülük iddiaları da sorun değil.

Sorun bizatihi Atatürk’ten veya milliyetçilikten kaynaklanmıyor elbet. Ama Atatürkçülük Atatürk’e herkesin yüklediği anlamla alakalı. Dolayısıyla herkesin Atatürk’ü de Atatürkçülüğü de farklı.

Milliyetçilik tanımları da öyle. Milliyetçiliğe yüklenen anlamlar zaten teorik olarak da bin bir türlü. Bir de Türkiye özgülünde türlü türlü. Herkesin milliyetçiliği de farklı farklı.

AK Parti’yi Atatürkçülük ve milliyetçilik girdabında siyaset yapan, hele de oy uğruna Atatürkçülük ve milliyetçilik üzerinden siyaset yapan bir partiye dönüştürmeye kalkışmak hem AK Parti’nin kendisini inkar anlamına gelir hem de akla ziyan bir durum demek.

DEAŞ’ın din anlayışına karşı çıkmak nasıl ki dinin bizatihi kendisine karşı çıkmak anlamına asla gelmiyorsa bazı kesimlerin Atatürkçülük anlayışına karşı çıkmak da Atatürk’ün kendisine karşı çıkmak anlamına zinhar gelmez.

Milliyetçilik bahsinde de bu böyledir. Bir cahiliye pisliği olan ırkçılıkla eş anlamlı etnik milliyetçiliğe karşı çıkmak, milliyetçiliğin bizatihi kendisine karşı çıkmak anlamına gelmez. AK Parti’nin bu konudaki duruşu nettir: Her türlü etnik milliyetçilik yani ırkçılık Reis’in dediği gibi bir cahiliye pisliği olarak ayaklarımızın altındadır.

Biz, Arafat Dağı’ndan seslenen Peygamberler Peygamberi Hz. Muhammed’in (sav) dediği gibi üstünlüğü Türklükte, Kürtlükte, Araplıkta değil sadece ve yalnızca takvada gören bir akidenin mensuplarıyız. Âdem’in çocukları arasında ırk ve milliyet temelli üstünlükçü anlayışları esas alan milliyetçilikleri de reddedenlerdeniz.

Benim için üzücü ve düşündürücü olan husus şu:

Bu şekilde düşünen ve ülkeyi 22 yıldır yöneten bir muhafazakar demokrat AK Parti iktidarında muhafazakarlık oranının gençler arasında dramatik olarak düşmüş olması. Yanlış Atatürkçülük ve milliyetçilik tercihlerinin öne çıkmış olması.

Bu AK Parti yönetiminin üzerinde asıl düşünmesi gereken bir konudur.

Diğer üzücü bir konu ise, oy uğruna birilerinin AK Parti’yi daha fazla Atatürkçü ve daha çok milliyetçi bir mecraya sürüklemek istemesidir.

O MYK toplantısında böyle bir öneride bulunan kimse olmadı biliyorum. AK Parti’nin değişen ve farklılaşan tercihleri görerek siyasi ve söylem belirlemesi önerisinin çarpıtılarak sunulması ayrıca üzücüdür. Ama AK Parti’nin içinde maalesef böyle bir damar yok değil. AK Parti’yi “milletin partisi” olmaktan çıkartıp “devletin partisi”ne dönüştürmek isteyenlerin aynı zamanda böyle bir kimlik önerisinde bulundukları da bilinen bir husus.

AK Parti’nin son zamanlarda kendisi gibi olmaktan çıkıp sözünü ettiğim eğilimleri besleyen bir mecraya taşınmış olması, kaçınılmaz olarak AK Parti’nin siyaseten zehirlenmesine yol açmış ve beraberinde de AK Parti’ye en başından itibaren inançla destek sunan kimi toplumsal kesimlerin kopmasını getirmiştir.

AK Parti kendisi gibi olursa, yani özüne döner ve özüne uygun kadrolarla yol yürürse o kaybedilen güven ve umut yeniden görkemli bir biçimde yeşerir.

Büyük kongre bu anlamda AK Parti için bir milat olacaktır.

Reis’in 23. yıl dönüm toplantısında yaptığı konuşma yeni bir umudun, yeni bir dirilişin işareti olmuştur.

#Siyaset
#politika
#Mehmet Metiner
1 ay önce
AK Parti, Atatürkçülük ve milliyetçilik
Kültüre ihtiyacımız var mı? (2)
Arkadan mı gideceğiz yeni bir yol mu açacağız
Deli olmadan veli olunmaz
‘Asya majör’…
Kamala Harris göçmenlik meselesine neden mesafeli?